Gülden büyükuçak kim

gülden gülden büyükuçak kim büyükuçak. O köşesini yazmakla yetinse ve karşısına aldığı röportaj mağdurlarını olmadık sorularla terse düşürmeye çalışmasaydı tabii. Ama son Deniz Seki röportajı, resmen okurken bana fenalık geçirten bir iş oldu. Kendisi lütfen kusura bakmasın ya da bakıp avukatlarını üzerime salsın isterse ama içler acısı bir röportajdı. Resmen sağ gösterip sol vurulmuştu. Sırf olay çıksın diye sürekli Hüsnü soruları koyulmuş, belki de röportajın yarısı çöpe atılmıştı bu yüzden. Acaba Deniz gazeteyi görünce küfretmedi mi? Bugün de manşetlerinde aynı haber tüm gazetelerin. Ayşe yine istediğini aldı. Ama kabahat onun değil; hala ona güvenip karşısına oturanın! Zira Ayşe Bacı, aynı sorular kendisine sorulunca pek bir köpürüyor, pek bir delleniyor, pek bir kontrolden çıkıyor. En son Tuğçe Tatari ile aralarında geçen diyalogu bir hatırlasanıza. Ne dellenmiş, ne kontrolden çıkmıştı. Sanırsın kendisi bir kraliçe, bir aristokrat; karşısındakiler külliyen amele. Onun her şeye hakkı var, bizim yok! Var bacım var. Hem sorarlar, ”Senin aristokrasinin kökleri Çukurova´daki hangi tarladan gelooor?” diye. Kanı emdiği için şişmiş ve ıslak bir halde olan tampon zaten kolaylıkla çıkabilecek büyükuçak bir haldedir.